“Başkalarının fikirlerine aşırı derecede önem vermek, herkeste var olan bir manyaklık.”
Arthur Schopenhauer
Fikir üzerine kısa notlar almaya başlamamın sebebi olan Schopenhauer’un bu sözünün hemen hemen bütün özlü-sözlü sitelerde ya da sosyal medyada karşınıza çıkması kadar doğal bir şey yoktur belki. Ama ben bunu ilginç buluyorum. Çünkü paylaşım çılgınlığı o derece fazla ki bu da bir tür manyaklık yaratımını kaçınılmaz kılıyor. Bu filozofun dediğinden yola çıkacak olursam şu an ben dahil herkesin sahip olduğu bir manyaklık üzerine yazıyorum. Fikrin, ne olduğunu ne zaman düşünsem aklıma var olma gücü çok yüksek olan anlamlar bütünü geliyor. Ki bu düşüncemi destekleyen bir söz de V for Vandetta filminde; neden ölmüyorsun? Sorusuna V’nin verdiği muazzam cevapla geliyor: “Bu maskenin ardında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var Mr. Creedy; ve fikirlere kurşun işlemez!”[1]
Gücü elinde tutanlar ya da bu illüzyona kanan şahsiyetler, hemen hemen insanlık tarihinin her zerresinde bu tavırla karşı karşıya gelmiştir. Kimilerinin çöküşüne zemin hazırlayan, kimilerinin bakış açısını değiştiren bu viral sinirsel iletinin adı fikirdir. Kimi zaman kendini sanatta, felsefede ya da bilimde gösterir, bazense politikada. Fakat insanın bu davranışının kayıtlarının insanlık belleğini oluşturduğu hiç unutulmamalıdır. Deniz Gezmiş‘in şu sözleri gibi mesela;
Burada ölen yalnızca bedenimdir ki zaten ölümlüydü, ölecekti ama düşüncemi öldüremeyeceksiniz, düşüncem yaşayacak.
Bir fikri değerli kılan nedir? Fikrin kendisi mi? Yoksa onu keşfeden kişi mi? Eğer cevabınız fikrin kendisi ise, bir daha düşünün derim. Örneğin değer verdiğiniz düşüncelerin sahiplerine bakın. Aynı şeyleri daha önce önemsiz insanlardan da duymuş olamaz mısınız?
İnsan, hayran olduğu (azıcık da olsa bile), övgüler dizdiği kişilerin sözlerini, düşüncelerini önemsiyor bir şekilde. Oysa havaya sarf edilen o kadar çok fikir var ki. Hiçbiri diğerlerinden hiç de az değerli değildir halbuki. Etrafımızda bizi kuşatan nice bilinçler varken biz, sadece dikkatimizi verdiğimiz şeyleri algılıyoruz, onları değerli buluyoruz. Öyleyse, bakmak-görmek, işitmek-dinlemek, tanımak-bilmek gibi uzayıp gidebilecek ikili kavramların ayrımına varmak pek de işe yaramıyor. Etrafımızda olup bitenlere bir dikkat kesilsek daha neleri keşfederiz kim bilir.
Sorunun cevabı neydi bu arada? Fikrin kendisi mi?
[1] Silver, J. (Yapımcı) & McTeigue, J. (Yönetmen). (2006). V for Vendetta [Sinema Filmi]. ABD: Warner Bros. Pıctures