O kadar yalnız geçen günlerden sonra Gaziantep’ten bir arkadaşım geldi. Terasta oturduk bir süre. Portresini çizdim. Güzel bir resim oldu kanaatimce. Günü bitirmeye doğru gitme vakti gelmişti. Az önce dolmuşa bindirdim. Ardından dostum Sait Toprak aradı. Askerdeydi. İzine gelmiş sanırım.
Arkadaşımı bildireceğim dolmuşu ararken, bir amca değnekçi kelimesini kullandı cümle içinde. Demek istediği belediyenin yeni bir uygulaması olan bir görevde çalışan insanlardı. Caddede duran arabalara park ücreti kesiyorlar. Ellerinde teknolojik bir cihaz taşıyorlar artık değnek yerine. Fakat amca hala o işçileri değnekçi olarak tanımlıyordu.
Kültüre malolmuş kelimelerin anlamı zamanla değişse de kelimelerin kullanım şekli hep sabit kalıyor galiba. Dolmuş denince örneğin bir dönemin bir kaç kişi bindiği taksileri geliyordu akla ilk önce. Şimdi lüks klimalı minibüslere diyoruz o kelimeyi. Ya da Semaveri elektrikli termostatlı yapıyorlar artık. Odun ateşiyle demlenen çayın lezzeti kelimenin geldiği anlamla birlikte geçmişte kaldı.
Şimdi otobüsteyim, Sevgili Sait Toprak’ı görmeye gidiyorum. Görmeyeli uzun oldu doğrusu.