Tıpkı “yalanlar” gibi, giderek çoğalıyormuş “gerçek karanlığı yaşayanlar”.
Gözleri dünyaya bakarmış, bedenleri karanlıkta kalırmış. Canları yanarmış. Kayıpmış canları. Yatakları ıslakmış. Geceleri uyunmazmış. Binalar ısınmazmış. Binalarda insanlar yaşamazmış. Azmış, açmış her şey. Herkes birbirine bakarmış. Boşluktaymış birbirleri. Asılırmış düşünceleri. O günler hiç gül kalmamış. Gülü seven dikenine katlanırmış. Diken de kalmamış. Dikenlerin yerini mermiler almış. Ucuna çocukları takmış. Karanlıkmış. Karanlıkta top oynarmış çocuk adamlar. Tanklara taş atarmış. Tanklar da varmış. Tanklar rüyalardan uzakmış. Rüyalarında evleri varmış. Rüyalar sıcakmış. Elleri bile yanarmış. Yaraları varmış. Sarılmamış. Kamışlar yarıklardaymış karanlıkta. Acıymış. Sevişmek bile karanlıktaymış. Zevkler bile kanarmış. Karanlıkmış. İnsanlar soğukta ağlarmış. Kristalmiş gözyaşları.
Gerçekmiş her şey karanlıkmış dünya.